27 Haziran 2006

soho street no 9

GOVINDA Londrada haftada bir kere gitmezsem icimin rahat etmedigi bir halis vejetaryen hare krishna lokantasi.Spirituel tarafindan midir,yemeklerin lezzeti midir,yillarin aliskanligi midir bilmiyorum, beni oraya biseyler cekiyor iste,boyle bir esnaf lokantasi havasi da var belki.Tabi hare krishnacilar onlara esnaf lokantasi dememi nasil karsilarlardi bilemem.Belki de umursamazlar,cunku genelde ellerinde enstrumanlari beyaz turuncu uzun elbiseleriyle oxford street de sarki soyleyerek yurumeyi tercih ediyorlar.Biz onlara kisaca asmislar,olayi cozmusler diyelim,oyle mutlu huzurlu,insani imrendiren bir ermis halleri var.
Lokantanin kapisindan girince yukardaki fotoda ki yazi karsiliyo sizi.Ben de yoga ve meditasyonla ilk ilgilendigimde bir aydinlanma yasamistim,hayat sartlari dolayisiyle uzaklastim ama bunlar geri donme gunleridir.Yaratici bilge ve sinirsiz zeka sizin hep yaninizdadir ama bu ayri bir yazi konusu tabi.

Butun yemekler besleyici ve saglikli,et balik yumurta yok.Hatta sogan,sarimsak ve mantar da yok.Yillar once fransiz bir yoga hocam vardi.Bu yiyeceklerin konsantrasyonu etkiledigi icin meditasyona uygun olmadigini anlatmisti.Peki ben yemeye devam ettim mi? ehe tabiki evet.Igrenc bir yoga ogrencisiymisim.Canim Frederic sekse de karsiydi ona bakarsaniz.Sogan yeme,sevisme,e yoga yapican diye yasama, o kadar Brahma Kumarisci olamadim.Ben durumu kendi sartlarima cevirmistim zaten (yuh bu kadar da kaypak olunmaz ki canim).

Neyse efenim Govindaya gider bir thali ismarlarim her zaman.Thali yukarda ki tepside gorulen mutlaka bir corba,2 sebze yemegi,bir tahil yemegi,bir salata ve kahverengi pirincden olusuyor.Bir de bunu yiyip de patlamaz ve daha isterseniz sonraki porsiyonlar icin para vermiyorsunuz.Yani kisaca acgozluyseniz diyim ben.Koca tepsi cunku.Ama yerseniz de afiyet olsun.Ciddi lezzetli nefis baharatli hint yemekleri bunlar.

Eger karma felsefesine de inaniyorsaniz hazirladiklari yemekleri once Lord krishnaya sonra da Tanrinin rahmetine sunduklarini iddia ediyorlar,boylece karmasiz,iciniz rahat,cebiniz rahat mideniz dolu sofradan kalkip sukrediyorsunuz.Ben her yemek sonrasi bir oh be ne guzeldi diyorum.Maddi manevi.Zaten hayat da boyle bisey degil mi yahu,huu ?

The Sanskrit word karma means "action", or more specifically, any material action that brings a reaction that binds us to the material world. Although the idea of karma is generally associated with eastern philosophy, many people in the West are also coming to understand that karma is a natural principle, like time or gravity and no less inescapable. For every action there is a reaction. According to the law of karma, if we cause pain and suffering to other living beings, we must endure pain and suffering in return, both individually and collectively. We reap what we sow, in this life and the next, for nature has her own justice. No one can escape the law of karma, except those who understand how it works.

25 Haziran 2006

posh wedding

miu miu £170
prada £200
marc jacobs £240 --

Bu gece pek havali bir dugun var, unlu bi grup insan,sosyete , suslu zenginler felan filan.Pek hazzettigim seyler degil, ama arkadasimiz evlenen el mecbur gidicez.Eski elbiselerden birini giyicem oldu bitti.Ayakkabi uyduramadim yalniz, gozum gonlum acilsin diye vurdum kendimi sokaklara.Kafayi da dagitmak icin vitrinlere bakip yukardaki ayakkabilari giydim cikardim.O sorun degil de fotolarini cekerken komik duruma dustuk yaw.Yanima gelip ' are you allright?' dediler ' thank you ' dedim 'just lookin'.Bakiniz blog okuyucularim icin basima gelenlere.Sanki alacakmisim gibi,sanki o para cebimde varmis gibi davranip, meslegimi gercek hayatta kullanip zengin kizi oynadim,ulen dedim cok hos ayakkaplar.Yani fiyatlari budur,bunlari alan var, giyen var.Oh sefalari olsun, gozum yok ama adamin ismi marc diye 700 ytl veremicem, ama miu miu da baktirir yani.Ben de bana bi an bakilsin isterim yani.Kadin olmak zor is arkadas.

23 Haziran 2006

enerji sinerji

yeni yolladigim postlarin tarihleri fotolarini indirdigim tarih olarak cikiyor nasil duzeltilecegini bilmiyorum ,

hava sicak sevmiyorum ,

donem itibariyle zaten sinirliyim en ufak aksilik gozumde buyuyor,

uf zaten iyi bisey yazasim yok kusuruma bakmayin ,

iyi seyler oldu bitti galiba simdi hayatim bir cehenem kivaminda,yok toplayamiyorum,ne yapilacagini bulamadim,yoksa gucsuzluk degil,derdin caresi yakinda gibi durmuyor,

ben de mucize beklemeye basladim ,

bu post ta simdiye kadar ki en berbat ve sacma postum oldu belki sonra silerim,

iyi enerjilere ihtiyacim var,fazlasi varsa yollamak isteyen ?

15 Haziran 2006

dilek demirligi

bu ustune caputlar baglanmis demir parmakligi london bridge istasyonu civarlarinda biryerlerde gordum, kurdela ve bez parcalarinin ustlerinde bazi isimler vardi,anlamadim da ne oldugunu, ama londranin telli babasi olarak gormek isime geldi
benim dilegim bu ulkede yasamak yesermek cogalmak di, buralari karistirdik,toparliyamiyoruz, pek beceremedik henuz , evren yollar belki, saglik olsun...

pleasure of food

Yemek hayatin en buyuk zevklerinden biridir bana gore, yani ben yasamak icin yemem, iyi , kaliteli, lezzetli,doyurucu yemek severim, yerim. Beni kimse Mc donalds da goremez. Ayrica ambiyansa degil lezzete onem veririm. Sala$ bir yerde dunyanin en kral yemegini yiyebilecegim gibi,havali bir lokanta beni hayal kirikligina ugratabilir ( olmadi mi oldu).Bi de sinir olurum o mikro tabak dekorasyonuna, benim elim boldur, tabagimda ki yemegi de bol kepce isterim. Gecen dogumgunumde L. beni londranin en havali lokantalarindan birine goturdugunde http://www.lestroisgarcons.com// ne 45 dk ana yemek icin bekliycegimi biliyor ne de o aslinda tablo gibi suslenmis tabaklarin gramaj olarak disimin kovuguna, midemin kenarina yetmeyecegini tahmin edebiliyordum (nankor, nankoorrr)
Simdi bu istiridye var ya istiridye, ya bilmiyorum hani yazmasi ayip mi, hani yemeyen var,bilmeyen var,nefret edeni var ama ozurler dileyerek ben pek bi severim, yok yaw, sevgi yetmiyor anlatmaya,ben istiridyeye bayilirim ! Uzun yillar once pariste kesfetmistim bu mereti,90 larin basinda, o fruit de mer tepsilerinden oyle cok yemistim ki heryerimde sivilceler cikmisti. Yine getirin yine yerim gerci.Yani denizden cikan anan,baban,enisten farketmiyor benim icin, afiyetle lupletirim .Bu sefer london da buldugum yerde yedim o guzel bebekleri.Yukardaki foto Harvey Nichols'da ki zevk seansinda cekildi mesela,off of . Guzel memleketimin sinirlarinda istiridye yiyen varsa nerde mantikli fiyata bulabilecegimi bildirsin lutfen.Bizim balik lokantalari buna simdi istakoz fiyati koyuverirler.Balik pazarinda gormustum sanki ,ayni tat mi bilemem?

Satsuma Wagamama tarzi bir capon lokantasi london sohoda. Hani Kanyon acilmis ta herkes wagamamada siraya girmis te gibi duydugum gorgusuz turk davranisini esefle kiniyorum once bu 1 . 2 incisi kinamami haksiz da buluyor biz bu tur seylere ac bir milletiz diye dusunuyorum ( sen boz koca imparatorlugu sonra 3.dunya ulkesi gibi davran, yuh).Benim icindeki baharatindan dolayi yiyemedigim yemegi geri gondermisligim vardir wagamama londonda. Hicbisey sormadan geri aldilar ve hesaba koymadilar gerci (aferin).Ha bi de knightsbridge subesinde yan masada R.E.M in solisti Michael Stipe ve Radiohead'in solisti Thom Yorke oturuyordu ( celebrity friends). Neyse efenim yolunuz buralara duserse wardour street satsumaya gitmenizi tavsiye edicim, gayet mantikli fiyatlara nefis japon yemegi yiyor, vay hem ucuz hem lezzetli diye dusunup bana dua ediyorsunuz. Yukardaki tepsi bento box olup(£10) icinde sushi,pilav, tavuk teriyaki, salata, patates kroketimsi,miso soup var. Mersi.

serpentine lido, hyde park

biz zavalli bedbaht londralilar,9 ay gunes yuzu gormedigimiz icin ki gecen temmuzda battaniyeyle tv seyrediyordum, 2 dakika gunes acip hava isindi mi kendimizi parklara atariz, aman ben londoner falan degilim, zaten sicakla aram iyi degildir hele istanbuldayken, ama burasi gunese hasret bir sehir iste.Efendim piknik yapilir burda parklarda,bikiniyle guneslenilir.( Bikiniyle cik bakayim macka parkina hangi insan suretine burunmus ayi yiycek seni !). Eh oyle de bir rahatligi vardir,uygardir burasi o anlamda.
sepentine lido, hyde parkin icinde, gole havuz susu verilmis, camur rengi karanlik su diye tanimlayacagimiz bir yer.Insanciklar da hava 30 dereceyi bulunca kendini bu suya atiyor,bilmez ki garip cesmeyi bodrumu marmarisi.Bi hevesle gidip o pis suyu gorunce"ben turkum kardesim benim suyum berrak da temiz de" deyip yari belime kadar girip geri ciktim.Mazallah suluk ciyan filan olur icinde neme lazim,gormuyosun ki bisi.Babasi bebegi suya sokuyo da,alacatiyi bilse oraya gidecek garip.
bu ben degilim, yok o kadar da degil yani londra dediysek,cannes plaji mi bu japon abla?
bu benim, haysiyetimle ipodumu dinlerim popomu acmam!

londonerlar lidoda suda cimerken..
serefli sularimizin kiymetini bilelim,gururla yuzelim,onlara ozenip bikiniyi kapip gulhane parkina kosmayalim,haydi saglicakla kalin.

ps.ha bu arada bu blog pek bi karamsar olmaya baslamisti, kendime biraz daha dikkat diyorum,olayi sulandirmak icin lidoydu,efenim bikiniydi size de kendime bi soluk aldiriyorum.

13 Haziran 2006

calm down , this is london!

I ve been in london for a while.My beautiful london.My wild london.London the jungle.London the heaven.Well its like a hell since I ve arrived.Officially hell because its about 30 degrees, boiling.Emotionally hell because I am upset.
since I ve seen this sign my heart started beating loudly and when I arrived home it was beating very fast then stopped.Now I need to slow it down otherwise I ll die soon.Started smoking again, well I dont care beacuse I need to smoke,I can quit afterwards ( do you believe yourself ?) I am in london but it doesnt matter its tahran or new zeland here.I dont feel great..

9 Haziran 2006

zorunlu ara

hayat arasi
cok isterdim londradan size guzel seyler yazabilmek
ona surpriz yaptigim gibi size de guzel haberler verebilmek
olmadi
londram hic olmadigi kadar karisik
hayat ve ben cok ama cok karistik

5 Haziran 2006

ekmek teknesi

herkesin oyuncu olmak ya da en azından şöhret olmak istediği bir ülkede değirmenlere karşı savaşıyorum.Yoruldum da gittim londona,bu kadar uzun kalmazdım yoksa, iyi oldu gerçi , donandım geldim.Şimdi memlekete geri gelmiş, küstüğü mesleğine maddi sebeplerden dönüş yapmış (tavşan dağa küsmüş) ama hala ve her zaman don kişot gibi bu kendini oyuncu zanneden zavallılarla kavga halindeyim.
Bre zavallı Nes, sen hep kaybetmeye mahkumsun, bu ülke sanattan anlamadıkça, götünü açanlara prim verdikçe ,biraz cilve rol kapmaya yettikçe, den olmadıkça, densizler tv de cirit attıkça, sen barda, galada,açılışta dekoltelerini giyip salınmadıkça senden bişi olmaz şekerim.
bir de bu dizi işlerini kolay sananlar var.Ben hiç bayılmam çekimlere ama tiyatro bi tek Brodwayde oyuncuysan para kazandırıyor.İstanbul içi çekimler eğer yapılan iş sitcom değilse,yani studyoda çekilmiyorsa, bir de üstelik sesli bir işse,eyvah ki ne eyvah.Polonezköyden, yenibosnaya, ümraniyeden, ikitelliye kadar tüm şehri çekim için dolaşır, her ses girdiğinde baştan almak zorunda kalır, ezan sesi mi istersin,uçak mı,satıcı mı ve hatta silah mı, sabahtan başlanır bir sonraki sabaha sarkar,bu arada yüzün düşmüş, gözlerin yanaklarına yanaklar yorgunluktan boynuna inmiş kimsenin umurunda değildir çünkü iş bitmelidir, çekim günü hastalanamazsın,acil bir işin çıkamaz, karşındaki oyunculuktan bihaber bir ajans figuranı olabilir,onun hatalarıyla sahne tekrar tekrar çekilebilir,çünkü bu işler nedense hep düşük bütçelidir , hiçbir yapımcı oyuncuya para vermek istemez, fgr çağırır, genelde para mankenlikten gelmiş, muhtemelen yapımcıyla arası fazla iyi bir hatuna verilmektedir. Dir dir de dir dir,bu bitmez ki.
bu pınar altuğ,seray sever,ebru akel vs oyuncudur da ben ve benim gibi konservatuvarda yıllarını harcamış,hala oyunculuğa kafasını yoran arkadaşlarım nedir, ve niçin onlar çalışırken biz ya işsiz ya da onların aldığı paralar ve rollerin daha azına tamah etmek zorundayız ? Andy Warhol demiş işte ,15 dakika ünlü ol yetsin sana be kardeşim,hala ne kanırtıyosun da ekmek paramızla oynuyosun ha !

3 Haziran 2006

chloe,egom,sibella,margot'dan özür



alttaki posta yorum yazan arkadaşlarım, hanımeli fotosu çekip ıhlamur yazmışım, sonra düzelttim ama sizi kandırmış gibi hissettim kendimi (iyi kalpli insan sendromu) sen hem teşekkür et ıhlamur kokusu yolla hem de hanımelinin fotoğrafını bas yuh yani , anneannenin mevlüdüne gidip bahçesinde ki kiraz ve dutların resmini çektim, eh onları yollamak daha doğru olur, buyrun, o da sevinirdi, öperim hepinizi..

1 Haziran 2006

teşekkür


çekim için haber beklerken nete girdim, terasta geçen sene tesadüfen açan hanımelinin kokusu eve doluyor, bir yandan fırında pişirdiğim ekmeğin iştah açıcı kokusuna karışıyor, sanal dostlarımı düşündüm, sizleri, yorumlarınızı tekrar okudum, şanslıyım dedim, zor günlerimde hanımeli kokusu gibi, ekmek kokusunun huzuru gibi, ya da yeni yıkanmış çamaşır,hani açarsın makineyi,asmak için alırsın mis kokan çamaşırları,iste öyle hissettim, o hafiflik,o huzur.
zor günümde beni hiç tanımadan destek olmaya çalıştınız,sağolun,varolun,terasımdan hanımeli kokuları yollamak isterim sizlere,kabul buyurun...